
*
" Yıllar sonraydı belki, hasır şapkalı bir adam çıkıp geldi sisin içinden. Meksika purosu içiyordu sürekli. Tırnak içleri toprak doluydu. Ateşin başına oturup sırtını boşluğa dayadı. Kurt seslerinin ortasında, konuşmadan saatlerce oturduk. Güldü sonra, dişleri çamurluydu ve ağzını açınca küçük çakul taşları düşüyordu yere, sisin içinde, yuvarlana yuvarlana kaybolup gidiyorlardı." (Karanlık Beyaz)
Hasan Ali Toptaş - Ölü Zaman Gezginleri
*
Sabaha karşı uyanıyorum, genelde sabahları uyuyorum ancak gece uyuduysam sabaha karşı mutlaka uyanıyorum. Bazı geceler sırf yatağa saklanmak için yattığım oluyor. Yatmaktan yorulduğum zamanların sonrasında rahat uyuyamıyorum. Uykuya dalmaya yakın kafamın içinde kendi kendine koşuşturan anlamsız sözcük öbeklerini fark edip yatakta geçirdiğim sürenin en rahatlatıcı kısmına geldiğimi anlıyorum. Bilinçaltının bilincin kendisiyle kavgaya tutuştuğu o zamanlarda şu an elbette hatırlayamayacağım fakat kimi zaman kaybolmakta olan bilincimin anlık ortaya çıkışıyla farkına vardığım bu geri dönüşleri yakaladığım için bile uykuyla uyanıklık arasındaki o anları seviyorum, her şeyin mümkün olduğu yegane anlar buınlar olsa gerek, rüyalar bile değil.
*
"Demek ki insanlar birbirlerine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor... Bundan sonra kendimizi aldatmaya lüzum yok... Artık eskisi gibi apaçık konuşamayız... Bunları ne diye, neyin uğrunda feda ettik? Hiç!.. Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik... Her şey bitti mi? Zannetmem. İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak durmak lazım. Ta birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar. ..."
Sabahattın Ali - Kürk Mantolu Madonna
*
O bankta uzun uzun oturduğumuzu hatırlıyorum. Bu bankta uzun uzun oturduğumuzu düşündüğümü hatırlıyorum, demiştim. Bazen cevap vermezdi, bazen de başka konulardan bahsederdi. Böyle olduğunda genellikle vazgeçerdim. Bu sefer öyle olmadı. Neyden bahsediyorduk, dedi. Anlattım.
-Neden bunca zamandır beklememe rağmen tek bir şey söylemedin?
-Nasıl dememi bekliyorsun, beni bu kadar korkutmuşken nasıl söyleyebilirdim?
-Gerçekten mi?
-Bunu yaptığını çok iyi biliyorsun.
-O zaman öyle gerekiyordu, eskisi gibi olamazdı.
-Peki ya şimdi?
-Uzun süredir bekliyordum. Bunu anlamalıydın.
-Neden bekledin? Neden söylemedin?
-Doğru zamanın var olmadığını anlaman için geç kalman gerekiyordu.
2 yorum:
"Doğru zamanın var olmadığını anlaman için geç kalman gerekiyordu."
bunu çok sevdim..
Oysa her şey için doğru bir zaman vardır derim hep, ama olmamasından bir hayli korkuyorum işte..
Yorum Gönder