skip to main | skip to sidebar
Fotoğrafım
fortunato
aslında..
Profilimin tamamını görüntüle

...
Çömlekçi söyle bana,
nasıl bulunur gizli bir liman,
insan kendinden bunca korkarsa
...


Mazi

  • ► 2012 (4)
    • ► Ekim (1)
    • ► Ağustos (1)
    • ► Temmuz (1)
    • ► Şubat (1)
  • ▼ 2011 (19)
    • ► Temmuz (4)
    • ► Haziran (2)
    • ► Mayıs (3)
    • ► Nisan (2)
    • ▼ Mart (3)
      • Senin gibi..
      • Hiç aklımda yokken..
      • Sen bilirsin aslında aklımdan geçenleri..
    • ► Şubat (2)
    • ► Ocak (3)
  • ► 2010 (13)
    • ► Aralık (3)
    • ► Kasım (1)
    • ► Ekim (2)
    • ► Eylül (1)
    • ► Temmuz (1)
    • ► Mayıs (1)
    • ► Nisan (1)
    • ► Şubat (1)
    • ► Ocak (2)
  • ► 2009 (17)
    • ► Aralık (1)
    • ► Kasım (3)
    • ► Eylül (1)
    • ► Ağustos (2)
    • ► Temmuz (7)
    • ► Haziran (2)
    • ► Nisan (1)

...
Yoksa bir an için bile olsa,
Senin kalbinin yanında
Olmak için mi yaratılmış?
...


Başka Dünyalar..

  • Yirmi İki Eylül

Siluetler

Mahzen

İnsanın başkasına söyledikleri, kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir. (Tezer Özlü)

Senin gibi..

20 Mart 2011 Pazar

Gözlerim kapalı yürüyorum bazen. Hiçbir zaman da dengeli bir adam olamadım. Aslında, hiçbir zaman istediğim hiçbir şey olamadım. Bunu derken yalanlıyorum da aynı zamanda, istediğim pek çok şeyi oldum çünkü, peki ya hiçbirini istediğim şekilde olmadıysam olmuş olmam bir anlam ifade eder mi? Eder elbette, ama yine istediğim anlamı ifade etmez. Dönüp dolaşıp da bu noktaya geleceğiz, her zaman..

Son zamanlarda hiç olmadığım kadar sabırsız ve gerginim. Ve ben kendimi her zaman kontrol etmeyi beceremeyebilirim, ancak akıl almaz bir yetkinlikle bunu becerebiliyor ve çoğu zaman aşırı tepkiler vermiyorsam... Her neyse, eğer istersem size saatlerce saçmasapan şeylerden bahsedebilirim ve eğer sahiden istersem en basit durumu bile inanılmaz bir dramatize edişle sunabilir ve eğer biraz daha alkol alırsam bunların hepsini gönül rahatlığıyla yapabilirim. Ancak sevgili, sen beni artık biliyor olmalısın, benim için hayatta yapılan ne varsa, uğruna çabalanan ne varsa, boş! Tüm amaçlarım amaçsız, tüm çabalarım gereksizdir. Ben bunları bu şekilde bilerek yapmakla inanmadığım bir şeye ulaşmaya çalışmıyorum üstelik, yalnızca amaçsız yahut hedefsiz bulduğum bir oyunu oynarken kurallara uyuyorum, hepsi bu!

Hepsi bu, diyorum da, bazen sahiden hepsi yalnız ve yalnızca bu oluyor, ve sonuna kadar hepsinin bu olmasından korkuyorum. Bir gün gelip de eskiden anlamlı olan ve bazı anıları doğrudan saklayan bir şarkının hiçbir anlam ifade etmemesinden korkuyorum. Bir gün gelip de hiçbir şey hissetmemekten korkuyorum. Korkuyor olmayı umursamıyor oluşumu kabullenmekten korkuyorum. Hiçbir şey umursamıyor ve çok şeyden korkuyorum. Hepsi bu, mu?

Tweet

Gönderen fortunato zaman: 3/20/2011 03:35:00 ÖÖ 0 yorum    

Hiç aklımda yokken..

12 Mart 2011 Cumartesi



"Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa 
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi 
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür"
Can Yücel





Anla, diyor. Gösteriyor. Hava aydınlanıyor yavaş yavaş, yataktan kalktığımı görüyorum, yine evden çıkıyorum düşünmeden. Şansını kaybetmeden, diyor, çünkü her şey için doğru bir zaman var. Öyle olması gerekiyormuş gibi, evden çıkacağım doğru zaman o olacakmış gibi.. çıkıyorum. Ve işte o gün, dönüyorum. Yine doğru zamanda biletimi alıyormuşçasına gazeteyi görüyor, okuyor, karar veriyorum. Düşünmeden, ne olacağı bilmeden yola çıkıyorum.

Merdivenleri hızlıca inerken hissettiğim soğuk kadar gerçek, birkaç adım sonraki rüzgar kadar acımasız bir iç çekişle tanışıyorum. Hayatımdaki her şey parçalanmış, diyorum, bazı parçalar kaybolmuş yada hiç var olmamış. Hava karanlık, yerler eriyen karla ıslak, gece sonsuz, gece.. Hafızamdan bazı anları seçip bir süre yalnızca onlar etrafında, içinde, uzağında yaşıyorum. Çünkü sen, diyor, devam etmiyor.

Anlıyorum, diyemiyorum. Anlasam da bilemiyorum. Doğru zaman hiç olmayacaksa düşüncesinden ne kadar kaçsam da defalarca tekrarlamaktan vazgeçmiyor. Öyle belli belirsiz dokunuyor ki hissetmiyor olmaktan korkuyorum. Her şey için doğru zaman vardır, bunu ben diyorum. Elimde gazete ve kahveyle merdivenleri çıkarken eski birkaç an bana eşlik ediyor. Yol karanlık, gece ilk defa bu kadar ağır gelmişti. Ben seçtim, diyorum, ben karar verdim buna. Yalnızca pişmanlık. Ve gece.. Ve yol, yine yol, bitmiyor.

Tweet

Gönderen fortunato zaman: 3/12/2011 01:33:00 ÖÖ 0 yorum    

Sen bilirsin aslında aklımdan geçenleri..

7 Mart 2011 Pazartesi

"Sonbahar sırtındaydı onun: ve bir kez daha
ıssız gölün kıyısında beraberdiler şimdi."
William Butler Yeats



Ne kadar çok şeyi bildiğimi düşündüğümde nedense bildiklerimin içerisinde ne kadar çok bilmediğim olduğunu da düşünüp işin içinden çıkamıyorum. Uzaktan izliyorum da, her şeyi aslında, eskisi gibi olamıyor bir türlü. Sonra hangi eskisi diyorum? Hangi eskisi? Hatırladıklarından hangisi ya da.. ya da bir şey işte, ne olduğu belli olmayan bir şey, bir hatıra değil belki, bir görüntü hiç değil. Bunlar basit, bunlar üstesinden gelinir. Peki bilmediğin bir zamanla bilmediğin bir zamanı iyileştirmenin yolu nedir?

Anıları anlar olarak hatırlarken zamanları duyumsadığımda hepsinin birbirini izlemesini bekliyorum. Ve çoğu birbirini izlemiyor; yağmur, ya önce yağmış oluyor, ya o anda yağıyor. Islaklık o anda belirgin fakat bir süreç değil mi aslında? Bunu düşünerek yağmurun yağdığı anları bilemiyorum, ama yağmurun yağdığını biliyorum ve bu anın sonrasında değil öncesinde yağdığını düşünebiliyorum. Peki bilebiliyor muyum? 

Sonra diyor ki: "Tekrar aynı şeyleri yaşarsam bu defa nasıl altından kalkarım?" 

Yağmur o an yağmıyor, o an önlerinde sıcak çaylar, yanlarında parlak deniz var. Ama esasında o anda yağmur var; çünkü ben baktığımda, yani eskilere baktığımda, sadece yağmuru görmekle kalmıyor, o havayı hissediyorum. Arkama yaslanıp yeniden izliyorum. Karanlıkta deniz kokusu ve şehrin ışıkları saklı. O anın öncesinde ne var biliyorum ya, tuhaftır apayrı oluşları ve daha tuhaf mıdır bilmem, gecenin karanlığında aydınlık olanı görüyorum da karanlıkta buruklaşıyor tadı. Boğuldukça kaçıp deniz kıyısında nefes almak istiyorum, işte denizin ortasındayken hele düşünün nasıl nefes alıyorum. Tek bir an ne kadar uzun sürebilirse o kadar uzun sürüyor ve hemen bitiveriyor sonrasında. Tekrar, tekrar..

Karanlıkta yağmurun ıslaklığını duyduğumda o iki parlak ışık beliriyor yeniden. Sonra ait olduğumu hissedeceğim bir yer arıyorum. Bembeyaz bir odada gözlerimi açışımı görüyorum, uzaktan görüyorum. Tahmin ettiği şeyi söylememi bekleyerek ve söylemememi isteyerek bakıyor. Karanlık tüm ışıkları örtüyor, deniz kokuyor, eskiden koktuğu gibi mi bilemiyorum. Her şeyin zamanı var dedikçe zaman geçmek bilmiyor. Denize kaçmak istiyorum. Peki yapabiliyor muyum?

Sonra diyor ki: "Öyleyse neden bizi öldürmedin?"

Tweet

Gönderen fortunato zaman: 3/07/2011 02:40:00 ÖÖ 0 yorum    

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Kayıtlar (Atom)

Blog Design by Gisele Jaquenod

Work under CC License.

Creative Commons License