Vakitsizliğin ortasında durup mutsuzluklarımızla, sahip olamadıklarımızı hak etmeyişlerimizin cezasını çektiğimizi düşünürüz.
Utana sıkıla yazdığım birkaç satırın içinde büyüyor, küçülüyor her şey. Gündelik uğraşlara takılıp güçlü görünmeye çalıştıkça gülün bana. Yalanlarımı yalnız bana söylüyorum ya; nedeni, niçini yok hiçbir şeyin. Gözlerini kapadığında dönüyor mu dünya, duruyor musun yoksa? Haydi bitti de, ve bitsin. Hepsi kurmaca olacak bir gün. Ya yarın, dün?
Sonra Selim gibi, kimsenin yaşantısını beğenmedim, kendime uygun bir yaşantı da bulamadım diye yakıyorum da dumanlı bir havada ellerim soğuktan titrerken geç kalmanın rahatsız endişesini taşıyorum yine. Halbuki o tamamlanmamış huzuru huzursuzluğun en derininde bulmuştum. Belki de yalnızca duymuştum? O kırmızı koridorun soğukluğu gerçek değil miydi?
Mesela..
26 Şubat 2011 Cumartesi
"Çünkü trajedi, tam umutlarımız en parlak haliyle ışıldarken tepemize çöktü."
Weis & Hickman
Gönderen fortunato zaman: 2/26/2011 01:07:00 ÖÖ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
ne kadar içten bir yazı olmuş.. sondaki alıntıyla ise tamamlanmış...
Yorum Gönder