Güzel bir yaz akşamıydı sanırım, ben serin ve hafif yağmurlu bir güz akşamı sanmıştım. Yanlış bir güne uyanmaktan çok zamanı yakalayamamış bir halim vardı. Aydınlık sokaklarda yürüdüm o akşam. Kalabalıklar ağır çekimde hareket ediyor gibiydi. Deniz kıyısına vardığımda gün batımını kaçırdığım için buruktum biraz, daha önce hiç görmemişim gibi. Aynı yerlerden defalarca geçtikçe fark ettim aynı şeyleri düşündüğümü. Daha çok, aynı şiiri arka arkaya okumak gibi.
Yürüdükçe kalabalıklar dağıldı sonra, kaç saat geçtiğini fark etmedim ancak kimseler kalmadı sokakta. Yorulduğumu düşündüğüm anlarda da durmadım üstelik. Ellerimi cebimden çıkarmadım bile. Sanki içimde inanılmaz bir huzur vardı, bazı düşüncelerime gülüyordum da sessizce. Yürüdükçe o huzur dağılmadı. Karanlıkla birlikte azalmadı. Kalabalıklar dağıldıkça o çoğaldı aksine.
Onunla birlikte aydınlık sokaklarda tek başıma bir kalabalık olduğumu sandım bir an, ve işte o zaman tekrar eden dizeler durdu kafamın içinde. İçimdeki o yersiz huzur beni sakinleştirmeye çalışsa da sokaklar tükendiğinde havanın aydınlanmamış olabileceği korkusuyla başbaşaydım. O anda yanılsama kalabalık dağıldı da tek başıma içimde koca bir karanlıkla kaldım. Denize çok uzak olmalıydım, kendime çok yakın.
Sadece bir yaz akşamıydı işte, güzden ırak, bahara yakın. Henüz yaşanmamış, yada çoktan yaşanmış. O akşam her akşam görülen bir düş belki, yada öncesi, sonrası. Belki arada bir, yada son defa...
Henüz değil..
13 Temmuz 2011 Çarşamba
Gönderen fortunato zaman: 7/13/2011 03:58:00 ÖÖ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder