Şair Sezai Karakoç'un hakkında en çok konuşulan ve her yeni yorumla bambaşka bir boyut kazanan kurmaca bir hikayeye sahip şiiri Mona Rosa, hiç şüphesiz ki her ne amaçla yazılmış olursa olsun en etkileyici ve dokunaklı şiirlerden biridir. Ayrıca ben ne hikmetse ilk duyduğum andan beri bu şiire bir türlü alışamadım. Bu demek ki, her okuduğumda, daha önce farkında olmadan büyük bir kısmını ezberlemiş ve şimdilerde unutmuş olduğum halde, sanki daha önce hiç duymamış gibi aynı beğeniyle ve tazelikle okuyorum. Aynen öyle, aklıma geldikçe açıp okuyorum. Öyle her şiiri kolay kolay sevmem ve hatta Sezai Karakoç'un diğer şiirlerinde aynı doyuruculuğu bulamadığımı da itiraf edebilirim fakat gel gör ki Mona Rosa bambaşka...
Aslında Sezai Karakoç ile şiirin iskeletini oluşturan Muazzez Akkaya sahiden de Mülkiye'den tanışıyorlar, aynı sınıftalar ve herhalde şairin hislerinin yalanlanacak bir yanı yok. Ha, sahiden de şiir tam anlamıyla Muazzez'in üzerine kurulu, zira sırayla kıtaların ilk harflerini yan yana dizdiğimizde tahmin edin ne ile karşılaşıyoruz?!
Velhasıl, her yerde anlatılan hikaye şöyle ki; vakti zamanında oldukça çekingen(!) olan ve büyük aşkının itirafına rağmen reddedilen şairimiz aradan yıllar geçtikten ve Muazzez evlendikten sonra, okuldan mezuniyet törenleri esnasında kürsüye bir şiir okumak için davet edilir, bu davete hayır demeyen Karakoç halihazırda ezberinde olan Mona Rosa şiirini tüm dinleyenlerin büyülenmiş bakışları altında okur. Hatta hikaye burada bir abartı fırtınasına yakalanır ve kimi anlatıcı tarafından denir ki dinleyenlerin yoğun ısrarı üzerine şair şiiri üç defa tekrar okur. Ardından Muazzez koşarak kürsüye fırlar ve evvel zamanda reddettiği fakat bu derin şiirle şimdi gönlünü fethetmiş olan büyük şaire evet, der, evet kabul ediyorum. Ve Sezai Karakoç orada tokat gibi cevabıyla hayır der, artık ben kabul etmiyorum; ki bunun üzerine ertesi gün Muazzez'in intihar etmiş olduğu öğrenilir.
Muhtemelen bu hikaye okur kitlesinin geneline hitap eden ve peşinde pek çok yaşlı göz bırakabilecek türden trajik bir aşk hikayesi, fakat doğru değil... Bahsi geçen Muazzez Akkaya mezun olduktan sonra evlenmiş, üç çocuğu olmuş ve hiçbir zaman intihar etmemiştir. Bilmiyorum gerçekten bu mükemmel şiirden haberi oldu mu, olmadı mı; fakat haberi olmuş olsa da, olmasa da, Sezai Karakoç böylesine müthiş bir şiir yazdı ya, ben ona bakarım arkadaş!
Mona RosaMona Rosa, siyah güller, ak güller,Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.Kanadı kırık kuş merhamet ister;Ah, senin yüzünden kana batacak,Mona Rosa, siyah güller, ak güller!Ulur aya karşı kirli çakallar,Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.Mona Rosa, bugün bende bir hal var,Yağmur iğri iğri düşer toprağa,Ulur aya karşı kirli çakallar.Açma pencereni, perdeleri çek:Mona Rosa, seni görmemeliyim.Bir bakışın ölmem için yetecek;Anla Mona Rosa, ben öteliyim...Açma pencereni, perdeleri çek.Zaman çabuk çabuk geçiyor Mona;Saat on ikidir, söndü lambalar.Uyu da turnalar gelsin rüyana,Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;Zaman çabuk çabuk geçiyor Mona.Zeytin ağacının karanlığıdırElindeki elma ile başlayan...Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,Zeytin ağacının karanlığıdır.Ellerin, ellerin ve parmaklarınBir nar çiçeğini eziyor gibi...Ellerinden belli olur bir kadın,Denizin dibinde geziyor gibi,Ellerin, ellerin ve parmakların.Zambaklar en ıssız yerlerde açarVe vardır her vahşi çiçekte gurur.Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr,Işıksız ruhumu sallar da durur,Zambaklar en ıssız yerlerde açar.Akşamları gelir incir kuşları,Konarlar bahçemin incirlerine;Kiminin rengi ak, kiminin sarı.Ah, beni vursalar bir kuş yerine!Akşamları gelir incir kuşları...Ki ben, Mona Rosa, bulurum seniİncir kuşlarının bakışlarında.Hayatla doldurur bu boş yelkeniO masum bakışlar...su kenarındaKi ben, Mona Rosa, bulurum seni.Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:Henüz dinlemedin benden türküler.Benim aşkım uymaz öyle her saza,En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.Artık inan bana muhacir kızı,Dinle ve kabul et itirafımı.Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızıAlev alev sardı her tarafımı,Artık inan bana muhacir kızı.Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.Bir gün gözlerimin ta içine bak:Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.Altın bilezikler, o korkulu ten,Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;Altın bilezikler o korkulu ten!
Mona Rosa, siyah güller, ak güller,Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.Kanadı kırık kuş merhamet ister;Ah, senin yüzünden kana batacak,Mona Rosa, siyah güller, ak güller!
Sezai Karakoç
0 yorum:
Yorum Gönder