Nasıl ki yüksek bir binanın girişinde durup da kafanızı yukarı kaldırdığınızda o bina sanki göğe uzanırmışçasına büyüyor büyüyor ve nasıl ki siz o binanın çatısına çıkıp da kendinizi aşağı bıraktığınızda yerle burun buruna gelmeniz an meselesi oluyorsa, gelecek de geldiğinde aynen böyle gelmiş olacak sevgili okur.
Ben bazı yazıların yazılmak için özel zamanları beklediklerini düşünedururken yılların geçmekte olduğunu fark etmiyor da değilim, hatta ben yalnızca bu bazı yazılar ve yaşanmamış anıların içinde dönüp dururken bir de bakacağım mezun oluvermişim.
Mezun oluvermişim derken sahiden uzunca bir zaman geçmiş olacak demeye çalışıyorum, bunun arkasında başka bir anlam mı gizli diyecekseniz, hayır. Eğer öyle olsaydı, nasıl o nüktedan arkadaşlarım hayatın tüm ayrıntılarını samimi mizah perdelerinin arkasından anlatıyorlarsa, ben de alabildiğine soğuk ve bıkkın bir yalınlıkla şöyle söylerdim: Bugün yılın son günü ve ben rahatsız bir uykudan dinlenemeyerek uyanmış ders çalışmaya gayret ediyorum, ayrıca biliyorum ki yeni yılın ilk haftası sürekli ders çalışılarak geçecek ve sonuçta yine bunca günlük çalışmaya yakışmayan bir sonuçla bir diğer çalışma periyodu başlayacak… Bu bir gerçek, ama bu gerçek gerçekten umurumda değil; yani, motive olup çalışabilsem anatomi aslında müthiş zevkli. Fizyoloji de öyle, histoloji belki biraz. Biyokimyanın varlığı da eskisi kadar rahatsız edici değil. Sahiden bak.
Aslında bu yıl kavramını uyduran ve dünden farklı olmayan yarına yeni bir anlam vermiş olan her kimse, kendisini tebrik ediyorum. Yeni yıl ve eski yılın son günü arkasındaki amaçları irdelemekle uğraşmayacağım sevgili okur, herkes her yerde bir şeyleri irdelemekle fazlasıyla uğraşıyorken bunca çabanın sonunda 'Evet, buldum, sebebi işte budur budur, bu kadar fenadır işte, buna bir çözüm bulmak gerek' deyip düşünmeye bir son vermelerini, bunun yerine halihazırda düşünmüş olduklarını tekrar tekrar söylemelerini hafif gergin bir rahatsızlıkla izlemekten de biraz yoruldum.
İşte sanki bu akşam yatacak ve yarın bütün bir yılın yorgunluğunu dinlenmiş bir şekilde uyanacakmışçasına bezginim sevgili okur ve yeni yıldan da bir o kadar umutlu. Her şeyden, her zaman umutlu olduğum gibi umutlu değil, fakat yine de umutluyum. Çünkü tembelim, çünkü elimde bir fincan kahveyle saatlerce oturup düşünebilir ve kimsenin hatırlamayacağı şeyleri hatırlayıp sevinebilir yada üzülebilir ve tembelliğimden olsa gerek, düşünerek, sevinerek, üzülerek yorulabilirim. Ben sürekli bir şeyleri dramatize edebilir, sonra da sanki hiç var olmamışlarcasına unutabilirim. Kimsenin hatırlamayacağı anları hatırlayabilir ve üzerilerine yeni anılar inşa edebilir, herkesin hatırladığı şeyleri çoktan unutmuş yada yerlerine yaşanmamış anılar doldurmuş olabilirim. Her şeyi yapabilirim, ama bana sorarsanız hiçbir şeyi yapamam.
Bu seneyi şu an bitirebilir, bir sonrakini başlatabilirim. Ama Tyler’ın yeni ‘yeni yıl dileği’ni okumayı bekliyor olacağımdan bunu yapmayacağım. Herkese iyi yıllar dilemek istiyorum, fakat her türlü dilek yavan kalıyor ve nasıl kendime beğendirebildiğim dileklerim olacak bilemiyorum.
Sonuçta herkes yeni yıldan beklentilerini gizledikleri tatlı bir panikle başkalarından birkaç iyi niyetli cümle olarak duymayı umuyor. Dileklerini duyanlar da o tatlı paniklerinin neşeye ve umuda dönüşmesini sanki gerçekleşen dilekleriymişçesine yaşıyorlar. Bense başkalarına söylediğim bu alışılagelmiş söz öbekleriyle bir türlü barışamıyorum sevgili okur, herkes benim için kendi dileğini kendine dilesin ve kendi dileğiyle benden duymuşçasına mutlu olsun..
0 yorum:
Yorum Gönder