Anlamıyorsun, derdi. Bütün bu yazdıklarım uydurma. Aklımdan geçenleri yazmaya cesaret edemiyorum. Alışılmış kalıplar içinde bocalıyorum. Kalıbım yok benim: biçimsiz bir şeyim ben. Eriyip dağılıyorum yazarken. Olmuyor. Bana uzak gelen yaşantıları düzmece bir biçimde anlatmaya çabalıyorum.
Tutunamayanlar'dan
Ne dediniz?
11 Ekim 2010 Pazartesi
Gönderen fortunato zaman: 10/11/2010 12:55:00 ÖÖ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
gerçek dediğimiz şey ne ola ki? her şeyin uydurulmuş bir şey olduğu gerçeğini hayatımızın içinde koyacak yer bulamayışımıza ne demeli? en temelde düşünüldüğünde bugün hayat dediğimiz şeyi yaşarken karşımıza çıkanların daha önceden bir insanın zihninde bir tasarım olduğunu unutuyoruz, güvensizlik böyle başlıyor, bitmiyor sonra.
uydurmalıyız, ama uydurduklarımızı inanılmayacak tuhaflıklar olarak değil, kendi gerçekliğimizin kanıtı olarak koymalıyız ortaya,
oğuz atay'ın romancılığına, hikayeciliğine laf söyleyenlerden biri onun uydurukçu olduğunu söylediğinde gülmüştüm, bir duvar ustasını "o mu? o bir duvar ustası!" diyerek aşağılamak, aşağılayanı küçük düşürecek bir tavır, ama bunu görmezler bile.
Kim neye dayanarak bunca anlatılamayan şeyi anlatabilmiş bir adama dil uzatıyorsa kendi habisliğindendir. Salt, hayatıma Olric'i soktuğu için bile Oğuz Atay'a müteşekkirim ben..
Yorum Gönder