Bunun yakın zamanda olacağı belliydi çünkü ders çalışıyor olduğum zamanların çoğunda kendimi blog yazıları okurken buluyorum. Hatta bunun öykü, şiir vs değil de gayet deneme tadında bir blog yazısı olacağı da belliydi çünkü son zamanlarda gelişigüzel yazdığım birkaç paragraf dışında edebi alanda hiçbir üretkenliğim olmadı diyebilirim. Öyleyse neden yazıyorsun be adam, diyebilirsiniz, neden ders çalışacağına böyle vakit geçiriyor yada oturup adamakıllı bir öykü tasarlayıp onu yayınlamıyorsun? Cevap çok basit: saçma salak sorular sormayın. Şaka şaka, sebep: ben tembelin tekiyim ve kafam çok karışık, üstelik kendi kendime çok acımasız davranıyorum sevgili okur, hiçbir şeyi önemsediğim yok o yüzden.
İyi yada kötü günler geçip giderken, ben kafamda türlü saçmalıkla okula gidip sonra eve dönerken, evde olduğum tüm vakti odamda geçirirken, uyanık olduğum anların çoğunda engel olamadığım yoğunlukta faydasız düşüncelere takılıp durmaktayım. Faydasız olması bir yana, bunları istemsiz olarak taşıdığım süre boyunca bana engel olmaktan başka yaptıkları tek şey yine bana engel olmak ve o derece engel oluyorlar ki ben uyandığımda yataktan çıkmak istemeyerek uyumaya devam ediyorum sevgili okur, işte yıllar önce hazırlığı bitirdiğim yaz olduğu gibi aylarımı uyuyarak geçirmekten korkmaya başladım. Çok şükür kendileri ben uyurken dinleniyor olduklarından en azından uyurken rahat ediyorum, halihazırda uzun süre odaklanarak bir eylemde bulunamadığım için odaklanamadığım her an onlar tarafından ele geçirilebilecekmiş hissiyle de savaşmak zorundayım. Yarısı mantıklı olsa içim yanmayacak.
Ayrıca şu 'vasıfsız' mevzusu var. Şöyle ki, geçtiğimiz günlerden birinde okula giderken depo bozması bir iş yerinin önünden geçiyorduk otobüsle ve ben girişte asılı olan yazıyı gördüm hemen: "vasıfsız eleman alınacaktır" Gayet açık bir şekilde herhangi bir şart aranmaksızın eleman alacaklar, gayet olağan tabi. Biraz küçük düşürücü bir tabir gibi görünse de, o da sıfat olarak sıkıntı yaratacak bir kullanım yalnızca. İşte o kelimeye takıldım ben, vasıfsız... Mükemmeliyetçi olduğumu kabul ederek hiçbir zaman hiçbir şeyi olması gerektiği kadar iyi yapamayacağım diyorum ya problem bunun başında zaten. Mükemmeliyetçiliği kabul ederek zaten en iyiye ulaşamam, her zaman en iyinin iyisi de olacak ve ben yine eksik kalacağım. Ha ama işte bu durum bile sadece ama sadece gerçekten iyi olduğum -ve şahsen bunlar neler pek bilmiyorum- konularda geçerli.
Gerçi 'vasıfsız' mevzusu öncelikli olarak canımı sıkan problemlerden biri değil, üstelik vasıfsızlık kafama taktığım bir mesele değil zira o sadece durumu isimlendirmeye yarayan bir kelime, 'yetersiz' mevzusu olsa daha doğru fakat daha az vurucu olurdu. İşbu 'vasıfsız' mevzusu şu an için motivasyonumu düşürdüğü için gündemde. Dün öğrendiğim konuyu bugün hatırlayamıyorsam bugün başka bir konuyu öğrenmek için çalışmam ne kadar etkili olur diyorum pek çok öğrenci gibi, ama pek çok öğrenciden farklı olarak benim öğrenmem gereken yaklaşık yüz konu falan var. Oranlarsak sahiden 'büyük' bir motivasyon gerek.
Son olarak bu sabah uyanmadan evvel gördüğüm rüyayı uzun zamandır rüya görmediğimden mi yoksa aksiyon potansiyelinin bu kadar yüksek olmasının kontraksiyonunu böylesi etkilediğinden mi sevdim bilemiyorum ama, gerçekten kesintisiz bir filmin kahramanı olarak bir rüyayı yaşamak oldukça rahatlatıcıydı. En azından son zamanlarda yaptığım aktiviteler arasında -ki pek fazla sayılmazlar- en keyiflisi bu olsa gerek. Bir kahramanın antik bir aksiyondaki rolünü ahlaki bir karar verişle tamamlaması şeklinde özetlenebilir ve elbette açıklayıcı olmadım çünkü bu bir rüya ve kabul etsem de etmesem de yalnızca beni böyle etkileyecek. Önemli olan, görülmeye değer olmasıydı.
Bonne nuit.
Moment when fear and dreams must collide...
24 Ekim 2010 Pazar
Gönderen fortunato zaman: 10/24/2010 01:52:00 ÖÖ 0 yorum
Ne dediniz?
11 Ekim 2010 Pazartesi
Anlamıyorsun, derdi. Bütün bu yazdıklarım uydurma. Aklımdan geçenleri yazmaya cesaret edemiyorum. Alışılmış kalıplar içinde bocalıyorum. Kalıbım yok benim: biçimsiz bir şeyim ben. Eriyip dağılıyorum yazarken. Olmuyor. Bana uzak gelen yaşantıları düzmece bir biçimde anlatmaya çabalıyorum.
Tutunamayanlar'dan
Gönderen fortunato zaman: 10/11/2010 12:55:00 ÖÖ 2 yorum
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)