Çocukevine kapatıldığımda henüz altı yaşımdaydım. Annem ve babamın beni oradaki mavi gömlekli, beyaz saçlı görevliye teslim ederken birbirlerine nasıl baktığını anımsıyorum. O yaşımda, bu bakıştaki tereddüdü fark edemeyişim normal olsa gerek, çünkü hasta bir çocuktum ben.
Babama neden onlardan ayrılmak zorunda olduğumu sordum. Dizlerinin üzerine çöktü önce, bir elini omzuma koydu; sonra gözlerime baktı, gülümsemiyordu gözleri, umutlandırmıyordu beni. Altı yaşımın en korku dolu anıdır belki de, babamın gözleri ilk defa bu kadar donuktu tüm o yaşlarım içerisinde. Oraya gitmelisin dedi bana, seni iyileştirecekler orada. Öyle olmalıydı, çünkü hasta bir çocuktum ben.
Ağlamadım hiç, ne oraya gideceğimi öğrendiğim zaman, ne de giderken. Hatta çocukevinde kaldığım 6 yıl boyunca bir defa olsun yaş akmadı gözlerimden. Öyle çok hasta çocuk vardı ki burada! Ağlayabiliyorlardı üstelik, hatta sabaha kadar uyuyamadığım bazı gecelerde yorganımın altından ağlama seslerini işitiyor, üzülüyordum hepimiz için. Üzülüyordum, ama onlar gibi ağlayamıyordum, çünkü hasta bir çocuktum ben.
Çocukevinin önünde babam dönüp ‘Ağlama!” demişti anneme. Annem de ağlayabiliyordu, ama babamı ağlarken görmemiştim hiç. O an aklıma geliverdi birden, babama dönüp kafamı yüzünü görebileceğim kadar kaldırdım. Baba, dedim usulca, yoksa sen de hasta bir çocuk muydun? Sanıyorum ki bu soruyu sormam ikisinin de dehşete kapılmasına sebep oldu. Annem beni kendine çevirip öyle bir sarıldı ki nefessiz kalacağımdan korktum. İşte o zaman ilk defa yüzüm yaşlarla ıslanmıştı, ama hepsi annemin gözyaşlarıydı, çünkü hasta bir çocuktum ben.
Başlarda burada oluşumu yadırgamadım hiç, belki de hastalığımı kabullenmiş oluşumdu durumu kolaylaştıran, bilemiyorum. Sağlıklı çocuklar bu yaşlarda okula başlıyordu, bense bulunduğum bu çocukevini bir çeşit okul olarak hayal etmeye çalışmıştım. İyileştiğim zaman beni de okula alıp almayacaklarını merak ediyordum, fakat burada bu soruyu sorabileceğim birileri olduğunu sanmıyordum. Belki annemle babam beni ziyarete geldiklerinde sorabilirdim, diye düşündüm, fakat bu ziyaretlerin oldukça nadir olduğunu öğrendiğimde aradan çok uzunzaman geçmişti ve o sorudan başka bir sürü şey vardı konuşulacak. Çünkü hasta bir çocuktum ben.
Şimdi on iki yaşımdayım ve buradan çıkabileceğim konusunda çok daha umutsuzum.Çocukevini bir çeşit okul olarak kabullenmeyi bırakalı yıllar oluyor. Sanırım bir hasta çocuklar hapishanesine terk edildim ve hastalığım gün geçtikçe ağır ağır ilerliyor. Artık daha fazla ilaç alıyorum, yine de kendimi eskisinden daha cansız ve isteksiz hissediyorum. Günün büyük çoğunluğunu yatağımda uyuyor taklidi yaparak geçiriyor ve tüm geleceğimin burada geçip geçmeyeceği endişesiyle düşünerek uyuyakalıyorum kimi zaman. Eğer herhangibir görevli beni uyumadığım halde yatıyor görüyorsa, her hafta bir kez olan görüşme saatlerim iki ya da üçe çıkıyor. Bunun sağlığım için olduğunu söylüyorlar, ama doktor görüşme saatlerinde ne düşündüğümü ve neden bunları düşündüğümü sormaktan başka bir şey yapmıyor. İlaçlarımı almam için telkinlerde bulunuyor, bense hep aldığımı söylüyorum. Hep aldığımı söylemeliyim, çünkü hasta bir çocuğum ben.
Hasta Bir Çocuktum Ben.
19 Temmuz 2009 Pazar
Gönderen fortunato zaman: 7/19/2009 12:45:00 ÖÖ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder